Yüreği kendiyle alıp götürdü...

 


Hani, Allah'ın nurundan nasiplenmiş biridir. Yüreğindeki yaralar, şimdi herkesin yüreğinde... Aşk ne kadar çetinse bile, uzun ve aydın bir yol önündeydi. Bu uzun yolda sadece beşeri aşk değil, her şeyin aşkı yer bulurdu. Bu yol ağaçlı, çiçekli ve dikenlidir...
Mutlu olan bir yürek, dertsiz de olmaz. Ama... Hani kendisine sadece derdi ister, mutluluk yare kalsın diye. Derdi taşıyabilen yürek, aşktan habersiz değildir. Bilirdi Hani; aşk, dertlere karşı bir cesaret timsalidir. Çünkü en büyük aşk en sonda Rabbi tanımakla, tanınabilirdi. İnsan ve yurt sevgisiyle... Ne kadar kötü olsa bile bir yer, orada yaşayıp, sevince bir insan, orası en güzel yerdir. Bu yer bir memleket de olabilir, yarin kucağı, bir ağustos böceğinin cırcırı da... Aşk, şüphesiz büyük bir duygu. Ki büyük olmasaydı Ne Mem olurdu, Ne de Zîn... Hani de olmayabilirdi... Hani'ye göre, her insan aşk ile doğar. Ama herkes aşk ile kalır mı bilinmez... Ve devam eder Hani, "aşka sahip biri, huzursuzdur." Uzatmayalım da Hani'nin kitabından bahsedelim biraz. Ki ne kadar uzatırsak o kadar kirletmiş oluruz... Mem, çaresiz bir aşık gibidir. Her ne kadar çaresiz olsa da o kadar da iyi biridir. Yüreği Zin ile aydınlanır... Zîn, eşsiz bir güzelliğe sahip. Yüreği simasından eksik değil. Tacdin, eşsiz bir dost. Bana göre yüreği aşktan büyüktü. Bekir, her insanın yolunda bir diken. Ne kadar senleyse, o kadar batar... Her destanda olduğu gibi bu iki aşığın da yolu sancılıdır. Şüphesiz zor olan daha dikkat çeker ve istenilir. Mem ile Zîn'in aşkı bir duygu gibidir. Ne görülür ne de elin avucuna sığar. Ama tırnakların ucuna kadar hissedilir! Mem bir yaralıdır. Yüreği hep umutla doludur. Zin'in gözleri sürekli yoldadır. Mem'in ayaklarının altında çiçek açan yolda. Yani kısacası aşktır yaşanan... Kitapta bir şey dikkatimi çeker: Mem dertlerini, isteklerini rüzgar ve Dicle(nehir) ye anlatır. Zîn, mum ve ağaçlara. Çok aşık gördüm yıldızlar ile derttaştır. Ama Mem ile Zin o kadar uzaklaşmamış. Herhalde dertleri gökyüzüne uzanamayacak kadar büyük ve ağırdı... Hani, aşıklarını gerçekten uzaklaştırmadı. Ferhad gibi dağları delmediler, diğer aşıklar gibi zehir içip intihar etmediler. Aşklarında kendilerini kaybetmediler. Her kayboluşta da birbirlerini buldular. Binlerce söz ile bu kitaptan bahsedebilirim, ama yetemeyeceğim... "Ey Hani, Sensin, lal aşıkların dili Güzel gören körlerin gözü Hak yolunda ilerleyen ayaklar. Hem dert söyleyensin hem derman Ne yaşatırsın ne öldürür Binlerce Dijwar yolunda olacak Bu yol acı ve dikenli olsa da." Ruhun şad olsun...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir lisan, büyük insan: Mîr Celadet Alî Bedîrxan

Bugün, neden kadınlar günümü kutlamadın diyen kadınları göreceksiniz…

Yabanda Bir Gül: Şîlan